5 Ekim 2020 Pazartesi

Ay Düğümleri ve Entropi Bağlantısı

 

Ay Düğümleri ve Entropi Bağlantısı

Birazdan okuyacaklarınız tamamen bana ait bir birleştirme olacak, bu iki kavram arasında evrensel düzlemde bir benzerlik buldum ve sizle de paylaşmak istedim.

Bilenler bilir Entropi Fizikte, ‘her şeyin maksimum düzensizlik, minimum enerji eğiliminde olduğu’nu söyler. Ne demek bu? Evrende her şey en az enerjide olma eğilimindedir. Bu genel için geçerlidir.

Örnekler vermek gerekirse, şu an evdesiniz, belki birçok kitap okuyup, dil öğrenip, evde vücut çalışıp kendinizi geliştirmek istediniz, ancak mutfağa su içmeye gitmek bile zor geliyor, çünkü entropiniz(düzensizliğiniz) artmış durumda.

Evdesiniz pencere açık, söndürdüğünüz mumun dumanı, evde her yeri kaplamak isteyecek, yetmeyecek, daha çok düzensiz olan dışarı gitmek isteyecektir. Buda felsefesi de: ‘Bileşik olan her şeyin eninde sonunda çözüleceğini, dağılacağını’ söyler.

Rahatlığa alışmış bir toplumu baskıyla diktatörlükle yönetmek isterseniz, bu baskıyı kırıp daha düzensiz bir yapıya bürünmek isteyeceklerdir. Ay Düğümlerine gelelim. Kuzey Düğüm ruhun ilerlemesi gereken hayat yol, işlememiz gereken enerjiyken; Güney  Düğüm güvenli alanımızdır.

Eğer Güney Düğüm Entropinin fazla olduğu yerse; Kuzey Düğüm ‘yöneldiğimiz takdirde bizi aşacak olan yer’dir. Kad’a yönelmek efor sarfetmek, Gad’da kalmak düzensizliğe uymaktır. Bize olumlu dönüşümleri yaşatacak olan Kad’a ulaşabilmek, dirence karşılık gelen mutluluktur.

Ancak Kad’a ulaşırken kişi, içinde bulunduğu ve kendini besleyen Entropi halinden de yararlanmayı, onu rehber etmeyi bilmelidir. Kad’ın bilinç hali ‘kişiyi dağılmaktan ve düzensizlikten koruyan enerjini bulunduğu yer’dir.

 Kova/Uranüs karakterli aşklar için 'ani başlayıp biten ilişkiler' denmesinden hoşlanmıyorum. İlişkilerin ve aşkın doğasını bilmeyen birinin sığ yorumu gibi geliyor. Benim gözlemlerim şu yönde:

Frekansı yüksek olan, elektriksel/birden başlayan ilişkiler insanları yoruyor(nabzınız 150 atarken yaşamı sürdüremezsiniz, dinlemeye ihtiyacınız vardır). Dinlenmek üzere bireyler kendilerine dönme ve içsel olarak kendilerini revize etme yoluna giderler+

Bu yüzden Kova/Uranüsyen aşklar, bireyselliğin önemli olduğu aşikardır.(Kimse kimse için olağanüstü fedakarlık toplarına girip kendi benliğini degersizleştirmez.)

Bu yüzden Kova/Uranüs etkili aşklar için standart ilişki anlayışının dışında aşklar denir, kişilerin yaklaş/uzaklaş durumları ilişkiye dinamiklik, canlılık verir.

Bu tür aşklarda öncelikle 'insan olduğun ve arkadaşım olduğun için değerlisin' teması ön plandadır. İşte bu yüzden Kova/Uranüs etkili aşklar diyorum


Yeşil kalp

8. Ev ve Akrep etkisinin ölüm ve cinsellik ile bağlantısı*

 *Yeniden yaratım enerjisiyle ilgili olan 8. Ev ve Akrep etkisi yapım/yıkım prensiplerini burada ortaya koyar.

Dönüştürmek ve yeniden şekillendirmek, bu kavramlara göre anlatacağım.
*Ölüm ve cinsellik yaşamın iki kutbudur; biri yaşamı var eder, diğeri yok eder. İkisi de yaşamın zıt ama özünde aynı enerjiyle var olan iki yüzüdür *Fransızcada orgazma 'küçük ölüm' denir.Yaşamın en doruk ve coşkulu yüzü, aynı zamanda bilincin devre dışı olduğu ölüme yakın haldir
*Eğer bu evin ve burcun konusu ölümü (tam zıtları), 2. Ev ve Boğa burcu mantığıyla yorumlarsanız bu sizi korkutur. Yüzleşmekten kaçarsınız, çünkü bu evler dünyayı fiziksel bedenin yok oluşu diye anlamlandırır, cinselliği de sadece bedensel hazlar ile ilişkilendirir.
*Ancak 8. Evin ve Akrep burcunun bu konulardaki tavrı enerjisel bir dönüşümdür. Hatta cinselliği bile dönüştürmektir. Bu, kişiye cinsel birleşmedeki şok anını hayatın içine yayarak yaşatarak, sevgiye dönüştürerek bir nevi ölümsüzlük hissi verir ve tüm korkular yok olur.
*O zaman kişi anlar ki 'Bedeni öldürerek ruhu öldüremezsin.' (Bu kavramların çokça yanlış yorumlandığına tanık olduğum için yazma ihtiyacı duydum. Kendini konumlarıyla icat etmek isteyenler için değil hayatın doğasını keşfetmek isteyenler için yazılmıştır, konum/burç sormayın)

Astrolojiyi Nasıl Anlamlandırıyorum?

 ‘Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur o gerçeklik size ait olur.Bu felsefe değil, fiziktir.’

Astrolojiyi anlarken çıkış noktam bu söz. Matematik ve fizik bilmeyen(karmaşık sayısal işlemlerden bahsetmiyorum, doğanın matematiğini kastediyorum.) birinin yapacağı çıkarımlar faldan öteye geçemeyecektir.

Her gezegen belli konuyu temsil ediyor ve her burç her gezegende farklı frekanslarda titreşir. Örnek veriyorum: Marsın Akrepte ve Koçta yönetici olmaları ve güçlerini tam potansiyelde gösterebileceklerini söyler.

Genelde bu ‘Aaa ne güzel yönetici gezegenine yerleşmiş burç, çok iyi!’ diye yorumlanır. Fazla titreşimden gelen dürtüsellik potansiyeli midir iyi olan? İyi ve kötü sınıflandırma olamaz, bunu unutalım.

Mars örneğinden devam ediyorum. Mücadele gücüne artısı vardır. Ancak yücelimde bile olsa, yönetici bile olsa, her burcun enerjisi, gezegen enerjileriyle birleştiğinde söylenen her söz bir YORUMDUR.

Astrotayfada hoşuma gitmeyen durumlardan biri bu: ‘Şu gezegen şu burçta yerleşince şu oluyormuş.’ Bunun doğru ifadesi ancak şöyle olur: ‘Şu gezegen, şu burçla birleşince ortaya şu durumların çıkma olasılığı var.’

Basit anlatmaya çalışacağım. Neptün sis, buğu, illüzyonları temsil eder. Venüs, bildiğiniz gibi aşk, sevgi, uyum gibi konuları. Buradan şöyle bir yorum çıkarırdım. Sisli bir havada yolunuzu ararken yanlış yola sapma ihtimaliniz yüksek değil midir?

Venüs de Neptün ile birleşince(Venüs Balık da olur.) aşkta aldanma, karşısındakini olduğundan farklı görme yorumları yapılır, dikkat edin yorum diyorum. Neptünü ilahi aşk ve aldanma olarak yorumlayanlar da kendilerince çıkış yolu bulurlar, ‘temsili kavramlar’ ortada sonuçta.

‘Eee Alrisha madem her şey yorum, nasıl öngörü yapılıyor?’. Bu sorunun cevabı da tamamen profesyonellikte. Tek bakışta harita bütününün merkezini görebilmekte. Venüs Balıkta birisi yıllarca olmayan aşkın ızdırabını çekmez tabii ki. Ay’ı Koçta diyelim+

Gökyüzündeki enerjilerin, kişinin haritasında nelere kavuşum yaptığına bakardım, kişinin getirdiği eğilimlere bakardım, genel yoğun enerjiler hangi ev konumlarında yoğunlaşmış ona bakardım, öngörü hepsinin sentezi. Tek bir cümle söylemek için onlarca işaret bile gerekebilir.

İlişki haritalarına yönelik: ‘Rezonans alanı sayesinde herkesle ve her şeyle bir bağ kurulur. Bizim rezonansa giren her şey istisnasız hayatımıza çekilir. Biz de aynı şekilde diğer rezonans alanlarına karşı koyamayız ve bizimle uyum içinde titreştiklerinde onlara çekiliriz.’

Sinastri de aşağı yukarı bu sözü çağrıştırıyor.Harita potansiyelinizde yaydığımmız titreşimlerle, ona uygun ya da zıt kişileri çeker ya da çekiliriz. Ayrıca bir gözlem daha; en uyumlu sinastri bile olsa kişiler enerjilerini ortaya koymadıkça birleşme olmuyor.

Bu yüzden kendimizi rahat bırakmaya ihtiyacımız var, bırakın titreşsin ve evrene karışsın. Yoksa o sıkışan duygular birçok başka sorunlara neden oluyor.(Burada duygularınızı rahat bırakmaktan kastım sevdiğinizi söylemek değil tüm hücrelerinizle hayata karışmanız.)

İlişki haritaları için de değil; kendi haritalarının uyumlu olduğu konumlara kendini bırakamayan birçok insan tanıyorum, sınırlarını gevşetseler mutlu olacaklar, o konuma sahip olmak, o konumun gereği gibi davranmak değil maalesef.

Şimdilik aklıma bunlar geldi, sabrınız için sağ olun. Bu floodu yapma amaçlarımdan biri de ‘Aa bende o konum var ama öyle değilim’ diyerek heves kaçıranlar içindi. İçime sindi böyle, söyleyen olursa kopyala yapıştır yaparım :)

LGBT+ ve Astroloji

 Önce LGBTnin ne olduğunu anlamlandıralım. Her LGBT bireyi bunu aynı dürtü ile yapıyor olamaz. Hepsine ayrı ayrı saygım var. Ruhsal bir yönelim olsa da, bilinçli bir tercih olsa da(ki bilincin cinsiyeti olmaz der yoga) doğaldır.

Ay, Venüs, Mars, Neptün, Uranüs üzerinden inceleme yapmak isterim. Konum bilgisi vermeyi tercih etmeyeceğim, genel bir yazı olsun ki isterim LGBT+’yı anlamak adına. Yoksa herkes kendine bir şeyler çıkarma dürtüsüyle okuyacak.

*Ay konumları bu yönelimi destekliyorsa, temsil ettiği konularda ‘içsel destek, duygusal güvence, ait olma ihtiyacı, bastırılmış bebeklik ihtiyaçlarının ifade bulmasına yönelik arayışlar’ kişiyi transeksüelliğe, biseksüelliğe , homoseksüelliğe yönlendirebilir.

*Venüs destekliyorsa sevgi, uyum ve hazzı bulmaya yönelik bir arayış olacak.Kendinden birine yakın olma dürtüsü kişiyi homoseksüelliğe sevk edebilir.Tensellik hazla ilgili olan gezegenin yoğun etkisi daha çok uyumlu ve yumuşak bir sevgi düşleyenlerin erotik tercihini belirleyecek

*Mars konumları bu yönelimde etkiliyse ilk önce eril enerjiyi anlamalıyız diye düşünüyorum. Kadın haritasında güçlü bir Mars etkisi var diyelim, onun erkeğin baskın olduğu birlikteliklerden haz alması pek mümkün görünmüyor. İnisiyatif almak isteyecek(baskın olmak gibi) ya da Venüs’e çekilecek. Marstan gelen yönelim cinsel heyecan ihtiyacı fazlalığından da değişkenlik gösterebilir.

*Neptün konumları bu yönelimde etkiliyse ‘ruh’un istekleri ön planda olacaktır. Bedensel olmadığını bilmek temel nokta, bedenin hiçleşmesi, üst varlığa, tanrıya ulaşmak, bütün ile kaynaşmak, dünyanın maddi sınırlarından arınmak, yönelimde belirleyici unsurlardandır.

Gaylik durumunda Neptün etkili olan pasif durumda kalmayı tercih edebilir.İmgelerle de ilgili olduğu için Transeksüeller, düşlerindeki ideal benliği bu yolla gerçek yaparlar.

*Uranüs konumları etkiliyse ilk akla gelen sıra dışılık, aykırılık yolunda gelen elektriksel bir akımla girişilen ilişkilerden bahsetmek mümkün olur.Hatta genelde LGBT ‘bireysel özgürlük’ olarak ele alınırsa direkt akla gelen Kova ya da Uranüstür.

*Farklılaşma isteği ile keşfetme isteği birleşince tabular yıkılacaktır.Kuraldışılığı da temsil ettiği için LGBT’nın her çeşidinde Uranüs etkisi görmek mümkündür. Birey özünü tam ortaya koymak adına tam özgürlük modellerine kendini yakın bulur ve eksantrik yönelimler gösterebilir

Farklı gezegenler ile bu örnekler ve yaklaşımlar çoğaltılabilir. Mesela Merkür ve Satürn yoğunluğunun aseksüel, Jüpiter etkisinin panseksüel yapabileceğini düşünürdüm.1, 2, 5, 7, 8. Evlere daha da yoğunlaşarak bu etkileri ve gezegen yoğunluklarını saptamaya çalışırdım.

Söyleyeceklerim bu kadar umarım ön yargıları kırmak adına faydalı olmuştur. Her ne sebeple olursa olsun tüm renkler bizimle olsun :)

 Bir alanda öncülük yapıp cesaret göstererek 'ilk'leri başaran kadınlara olabildiğince yer vermeye çalışıyorum. Bugün doğum günü olan, sinema tarihinde değerli, ancak filmleri erkek yönetmenlere ait gibi gösterilmiş değerli bir yönetmenden bahsedeceğim:Alice Guy Blaché

Güneş Neptün kurgu, kurmaca, ambiyans, atmoster dekor üzerinden bir organizasyon getiriyor. Aralarındaki quintile açı bu konuda var olan ve yenilikçi bir yeteneğe işaret ediyor. Yönetmenlik Güneşle ilgili, 4-8-12. Evlerden birinde olması geri planda yapacağına işaret.

Venüs sanat yönelimi, Ay anlar, Satürn kadrajlamak sınırlamak ile ilgili. Ay, Satürn, Venüs üzerinden büyük üçgenden gelen muazzam enerji açığa çıkıyor.Sinemacılarda yoğunca görülen Neptün açıları kişide yoğun.

Neptün; Yükselen ve Ay ile Yod kalıbında. Burada saklı olan yetenek, ortaya çıkacağı zamanı Neptünyen alanlarda göstermiş.Mars ile karşıtlığı ve Mars’ın 12. Ev ile kavuşumda olması onun için (sahne arkasında) harekete geçirici olmuş.

 Küçük bir karşılaştırma:

Satürn Koçta zararlı durumdadır, Mars Oğlakta yücelir derler. Hayata yansımasına bakalım: Satürn Koç insanları erken yaşta riskleri göze alan ve bir an önce olgunlaşmanın tadına varmak isteyen yapıdadır.
Yaşlılıkta olgunluk vardır ancak enerji kalmayacaktir algısı bu grubu ürkütebilir.Bu yüzden hayatı yaşamayı erken yaşta öğrenip gençlik yıllarını bilinçli geçirmek isteyebilir.Atatürk lise yıllarında savaşa katılmak istemiş ama yaşı küçük olduğu için orduya alınmamış(Satürn Koç)
Mars Oğlakta, sağlam adım atma uğruna en ufak riskleri hesaplayabilen(başka kuvvetli etkiler yoksa) bir yapı görürüz. Yaptığı işlerden başarı elde eder ve emek emek, garanti şekilde kurmuştur.
Mars Oğlak sistemli de olabildiği için başarı kaçınılmaz olur ancak Satürn Koç gibi acele etmez.Bir Satürn Koç olarak her zaman 'Yaş aldıkça gelecek başarıyı napayım' diyen biri olarak Satürn Koç'un zararlı konumu, her şeyi sosyal deney görmemi sağladı.
Yoruma açık. Kısacası zararlı yerleşimler kötü değil her zaman demek istiyorum
Şaşkınlık sembolü

 Yaz dizileri astrolojik analiz:

Bugün sizle havaların ısınmasıyla ortaya çıkan, başrollerinde güzel kız ve yakışıklı erkek bulunduran, kalıp olarak şaşmayan (bunlardan biri daha zengin olan olur ve zenginliğin aşka yenik düştüğü mesajını barındırır) dizilerini inceleyeceğim:
Bu dizilerde genelde erkek gününü eğlence ile geçiren, kadınlara değer vermeyen, seks düşkünü, duygulara kapalı biri olarak tasvir edilir. Kız da tesadüfen bu erkekle yolu kesişen ve türlü 'ayarlarla' onu 'adam' eden kişidir.
Bu taslak senaryolarda, kültürel kodlamalardan kurtulamamış 'iffetli' Plüto Başak neslinden izler olduğunu düşünüyorum. Kız, kendini erkeğe açamaz. Heyecanlansa bile bunu bastırmaya çalışır, kendini erkeğe teslim etmenin ucuzluk olduğunu düşünür. Aşırı eleştirellik görülür.Bu eleştirellik karşısında erkek dumura uğrar; hiçbir kız bu kadar, kişisel alanına hakarete varan laflar söyleme cüretinde bulunamamıştır.İlginç şekilde bu erkeği etkiler, bense bunun altında yatanın kendini bilmemekten kaynaklı özgüvensizlik ile yüzleşmek olduğunu düşünüyorum.Zengin ama tatminsiz hayatından 'kurtarıcı' kişinin kız olduğunu düşünür. Bu sağlıksız örüntü bizlere yıllardır yaz dizileri olarak izlettiriliyor ve normalleştiriliyor. Artık yeni neslin Kova, Yay etkili olduğunu düşünürsek pek şansları sürmeyecek.Çünkü yeni nesil özgür ve mizah dolu aşklar yaşamak istiyor. Birey bilinçlerini geliştiremedikçe ilişkilerinde savrulacaklar. Bu yaz dizileri Y-Z kuşaklarını geriye götürür sadece. Çünkü ilişkilerde beklenti kötü tarafla yüzleşmek değil, birlikte iyiyi görmek, yücelikte buluşmak.Bu dizileri izlerken biraz sorguladığınızda yanlış/sağlıksız davranış örüntülerini daha iyi anlayacaksınız. Daha kötüsü, böyle aşkları örnek alıp da kaba/huysuz davranan kızlar, serseri(ben seni üzerim kızım) davranan erkekler hep artıyor maalesef. Özgür aşklarda buluşalım

Mutluluğa Götüren Siyah Altın - Kakao Seremonisi

 Neden Kakao?

Ham kakao yüzyıllardır zihinsel, fiziksel ve ruhsal bedeni iyileştirmek için kullanılmıştır.Metafizik düzeyde kakao, kalbinizin enerjik alanını açar ve çevrenizdeki insanlara bağlanmak için bir araç olarak kullanılır.
Geçmişi, Orta ve Güney Amerika'daki Maya ve Aztek geleneklerine kadar uzanıyor.Saf kakao, insanların uyanma, vahiy ve iç iyileşmeyi güvenle deneyimlemesi için kalp açan bir ilaç olarak kullanılır.
Kakaonun sağlığa faydaları: Doğal bir antioksidandır. Kakao ayrıca beyne giden kan akışını arttırır, aynı zamanda iyi hissettiren endorfini artırır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve kolesterol ve kan basıncını düşürür.
Kakao genellikle bakış açınızı değiştirmek için kullanılır, tekrarlanan kalıpları veya kötü alışkanlıkları tanımanıza ve bırakmanıza, enerjik tıkanıklıkları serbest bırakmanıza ve artık size hizmet etmeyenlerin sizden uzaklaşmasına izin verir
Doğal olarak kafeinle dolu olan kakao; hafızanızı, odaklanmanızı geliştirmenize yardımcı olan bir enerji patlaması verir ve büyük bir yaratıcılık arttırıcı, derin iç meditasyon ve bağlantıların kolaylaştırıcısı olduğu söylenir.
Kakao seremonisi nasıl uygulanır? Kakao törenleri tören kolaylaştırıcısına göre değişir.İnsanlar bir daire içinde otururlar ve niyetlenirler, dua ederler, yürekten müzik ya da ses iyileştirmesi ile birlikte şarkı söylerler.
Kendinden geçmiş bir şekilde dans ederler ya da birlikte grup olarak paylaşırlar. Güvenli ve açık bir toplulukta eğlenceli, canlandırıcı bir deneyimdir. *Birliğin, sevginin ve coşkunun kalbini açan bir yolculuktur.
*İyileşme terapisi - blokları serbest bırakmaya, kalıpları tanımaya, kalbinizi takip etmeye yarar *En yüksek benliğinizle, kendi gücünüzle ve gerçeğinizle bağlantı bulmanızı sağlar *Şamanik veya manevi bir yolculuktur
*Meditasyona girmek için bir alandır *Zihni susturmak, içinizdeki bilgeliğe ve ruha bağlanmak için araçtır *Vücuttaki eril ve dişil enerjilerin dengesini bulmaya yardımcıdır *Yaratıcılık geliştirir. Kaynak: Maeve Nelligan yazısı

10. Ev ve Hedefleri Kişiselleştirmek

Bugün sizi 10. Ev(Kariyer-Ün evi) konusu kavramlarla ilgili bir sorguya çağırıyorum: Hayattaki vizyonunuz , hedefleriniz ne kadar size özel? Sizinle aynı hayali kuran bir kişi olduğunda bile rekabet duygusuna kapılabilirsiniz. Bunu aşmanın en iyi yolu hedefleri kişiselleştirmek.

Mutlu olmak temel arayıştır ancak bunu evlilik yoluyla dilemek altını boşaltır. Çünkü evlenmek sonuç gibi görülen bir süreçtir. Hep desteklediğim şu: Temel vizyonlara bağlı kalarak özgün hedefler türetmek.

İnsanların hayatına iyilikle dokunmak temel bir vizyondur ancak bunu kimi doktor olarak kimi astrolojiyle özenle/bilgelikle ilgilenerek yapar. Bunlardan birini seçtiğinizde size daha çok heyecan vermesi açısından bunu özelleştirmek sizin gözlem yeteneğinize kalıyor: 'İnsanların neye ihtiyacı var ve yeteneklerim bunun ne kadarına dokunabilir?'. Vedic astroloji ile klasik astrolojinin püf noktalarını birleştirip sadece 5. Eve odaklanıp, bu konuda uzmanlaşmak bir özel hedeftir benim görüşümde.

Eğer hedefleriniz için gereken motivasyonu bulmak zor geliyorsa muhtemelen o hedefi sadece getireceği saygınlık ve toplum beklentisi açısından dilediğinizi düşünebilirsiniz. Çünkü bu genelde şaşmaz bir görüştür.

Duygusal Özgürlük

 

Venüs retrosuna özel Duygusal Özgürlük testi buldum. Direkt kaynaktan alıntılar halinde paylaşacağım. Kaynak: 'Ruh ve Madde dergisi 2012 yılı Temmuz ayı 630. sayı 22. Sayfa/ Dr. Judith Orloff'

Birine kızgınsam, tepki vermeden önce derin nefesler alıp kendimi merkezlerim. Doğru Değil: 0 /Bazen Doğru:1 / Çoğu Zaman Doğru: 2

Kendimden şüphe duyduğumda veya korkuyla dolu olduğumda kendime sevecen davranırım. Doğru Değil: 0 /Bazen Doğru:1 / Çoğu Zaman Doğru: 2

Trafikte kaldığımda veya bir şey zaman çizelgeme uygun gitmediğinde, sabırlıyımdır. Doğru Değil: 0 /Bazen Doğru:1 / Çoğu Zaman Doğru: 2

Zor bir günün sonunda, ters gitmiş işlerden dolayı dövünmektense şükrettiğim şeylere odaklanırım. Doğru Değil: 0 /Bazen Doğru:1 / Çoğu Zaman Doğru: 2

Başkalarına empati duyarım ama onlara terapistlik yapmam veya duygusal acılarını emip almam. Doğru Değil: 0 /Bazen Doğru:1 / Çoğu Zaman Doğru: 2

 

Duygusal Özgürlük, mutluluğunuzu ve yüreğinizi sahiplenmeniz için bir yanıt sunmaktadır. Pozitif duyguları besleyip negatif olanlarını tarafsızca gözleyip dönüştürmek yoluyla sevme yeteneğinizi artırmak anlamına gelir.

Başkalarının negatifliğini alıp özümsemeksizin kendi merkezinizi korumak anlamına gelir. Bu en temel yaşam becerileri, sizi korkudan özgürleştirir ve terslikler arasından saldırıya geçmeden, sakinliğinizi yitirmeden veya sinirlenip kendinizi kaybetmeden yol bulup ilerlemenize izin verir.

Zeka, ne kadar güçlü olursa olsun, iş duygulara geldiğinde sınırlı bir görüşe sahiptir.  İşte bu nedenle hisler dünyasında sezgiyi sokmak, özgürleştirici olmaktadır. Sezgi, doğrusal zihnin aracılık etmediği güçlü bir bilgeliktir; pratik, akıllı ve karar vermeye yardımcı bir araçtır.

Sezgi bir içe doğuş, rüya, bir “biliş,” belirli bir rehberlik, malum olma veya bir tehlike hissi şeklinde olabilir. Duyguların, bedenlerimizde deşifre edilmeye can atan sezgisel bir dili vardır: içimizde hareket eden ve duyumsanabilen “süptil enerjiler.”

Bizler duyguları içsel açıdan hissederken enerjileri, bedenlerimizin ötesine doğru genişler. Başka insanların duygusal enerjileri de bizleri aynı şekilde etkiler.Duygusal açıdan nasıl işlediğimizi bir kozmik bakış açısı olmaksızın kavramak imkansızdır+

 biyolojimiz de dahil olmak üzere bizimle ilgili her şey, ilahi olanın bir ifadesidir. Duyguları ruhsal uyanışa uzanan bir yol olarak görmek ise korku, endişe ve güceniklik karşısında kazanılmış her zaferi ruhsal kaslarınızı geliştirmenin ve daha çok sevmenin bir yolu haline getirir.

Özgürleşmek için içeri girmelisiniz. Duygusal özgürlüğün belirleyici anı, kim olduğunuza ve sizi motive eden şeylere dair daha bilinçli olmaya başladığınız zamandır. Uyanmaktasınız: önemli olan da budur.

Bu, negatif olan her şeye, sakinliğimizi alaşağı ettikleri günlerin sayılı olduğu mesajını yollayacaktır.Yapmış olduğumuz test  güçlü noktalarınızı ve sevecen bir dikkat yöneltmeniz gereken yanlarınızı açığa çıkartacaktır

 

Elementler ve Yoga

 

Ateş için;

Kendilerinde özgüveni, hevesi, motivasyonu, harekete geçmeyi, yaşam gücünü, cesareti geliştirmek ve eylemlerine başlamak için gerekli gücü bulmak isteyenler için:

https://www.youtube.com/watch?v=DIgPn35Cl6I&t=5s

Toprak;

Kendilerinde kararlılığı, adanmışlığı, sağlamlığı, maddesel varlığın farkındalığını,  tutarlılığı,  gerçekçiliği, güvence arayışını, pratikliği geliştirmek isteyenler için:

https://www.youtube.com/watch?v=-svRgU1c1tg&list=PLH6-fk4dFVyBqLubM-lLdUaoASDQHale4&index=2

Su;

Kendilerinde zihin berraklığı, birikmiş duygulardan arınma, esnekliği artırma, duyarlılığı/empatiyi geliştirme, duygu bedeninin kapasitesini  artırma özelliklerini geliştirmek isteyenler için:

https://www.youtube.com/watch?v=GTLiQgbInLU&list=PLH6-fk4dFVyBqLubM-lLdUaoASDQHale4&index=3

Hava;

Kendilerinde maddi/manevi hayat için dengeyi; sabrı, şefkati, memnuniyeti, hümanizmi, hoşgörüyü artırmak isteyip; somut ve soyut dünya algısında doğru şekilde konumlandırmak isteyenler için:

https://www.youtube.com/watch?v=teeZPbWl624&list=PLH6-fk4dFVyBqLubM-lLdUaoASDQHale4&index=4

6 Mayıs 2020 Çarşamba

Doğumunun 164. Yılında Sigmund Freud ve Etkileyici Hayatı





Bugün herkesin az çok adını bildiği ancak birçok kişinin çalışmalarından pek de haberdar olmadığını düşündüğüm Psikanalizmin kurucusu Sigmund Freud’un haritasını ve kişilik kuramlarını astrolojik çerçevede anlamlandırmaya çalışacağım.
Freud bir Boğa yükselen Akrep olarak insanın davranışlarının ‘cinsellik ve saldırganlık’ güdüleriyle açıkladığında başlarda yadırgandı ve hipnozla ilgili çalışmaları tepki çekti. Bu bilgiler 8. Ev Ay’ıyla ve verdiği dersler yine orada konumlanan Satürn’üyle bağlantılı nitelikte.
Yeraltındaki bilgileri ortaya çıkarıp bilinçaltı çalışmaları yapmasında 8. Ev ve Akrep’in gizemi araştırma üzerine etkileri yadsınamaz.Topografik kişilik kuramıyla İnsanın bilincini 3’e ayırdı: Ön bilinç: kişinin günlük hayatta kullandığı, farkında olduğu ve kolaylıkla hatırladığı+
bilgileri içeren. Bilinçötesi: bilincinde olmadığımız, biraz uğraşıyla hatırlanan yaşantıların bulunduğu bölüm, dilinizin ucundakiler gibi. Bilinçdışı: Kişiliğin en büyük bölümü. Arzular, dürtüler, ahlak dışı istekler, Freud’a göre birçok davranışımızın kaynağı burada yer alır.
Hipnozla anılmasının sebeplerinden biri de Bilinçdışında yer alan yaşantıları ortaya çıkarma yollarından birinin bu olduğunu varsayması.Uranüsü ile Güneş ve Merkürünün kavuşumda olması ona yenilikçi aydınlanmalar yaşatmış.
Freud’un bir diğer kuramı Yapısal Kişilik Kuramı. İd-Ego-Superego’dan oluşan bu kuramın temeli Libido(yaşam enerjisi)dir. İd kişide en önce ortaya çıkar, doğuştan gelir.İçsel dürtülere bir an önce doyum sağlama çabasının kişiliğe yansımasıdır.Bu şekilde haz elde etmektir.
Bu bana kişisel yorumum ve Freud’dan bağımsız olarak Güneş-Mars ‘ın gölge tabiatını çağrıştırıyor.Umarsız bir şekilde hedefe varma arzusuyla pervasızca cesaret sergileme, coşkunun ve atılganlığın, fethetme arzusunun bir yansıması gibi görüyorum.
Superego,kişiliğin ahlaki yönüdür. Suçluluk duygusu geliştiren, toplumun istediği gibi davranan ve bu şekilde onay sağlayan yapıdır.Bu yapı kişinin zamanla çevresinden aldığı tepkilerle doğru ile yanlışı ayırt etmeyi öğrenen vicdani yapının gelişmesiyle ortaya çıkar.
Fazla duyarlı, uyum arayan, incinmişlik hissine kapılmaya eğilimli haliyle Ay-Venüs açısının gerilimli ya da gölge yönünü anımsatıyor bana. Memnuniyet yaratmak bu konum ve super ego doğasında çok yatkındır.Edilgenlik ve baskıya karşı teslimiyetçilik yaratabilir.
Ego, bilinci ve gerçekliği temsil eder, İd’in isteklerine zaman, mekan olarak erteleme ve kontrol etme işlevi görür. İd’in dürtülerini bilindışına iter ya da savunma mekanizmalarıyla ortaya çıkarır.
 Tam karşılığı olmasa da Yükselen; kişiliğin ‘dış dünyaya karşı nasıl bir yaklaşım belirlediğimizin’  işlevi olarak Egoyu anlatabilir.Ayrıca savunma mekanizmaları için bkz: http://dspace.marmara.edu.tr/bitstream/handle/11424/3702/923-1794-1-SM.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Freud'un haritasının üzerine birçok yorum yapılabilir. Bu yazınselde daha fazla bilgi kalabalığı yapıp kafanızı iyice karıştırmak istemem. Kişinin kendi gölge yönüyle tanışması için Freud’un kuramlarının çok iyi bir aracı olduğunu düşünüyorum.
Jüpiter 29 derece Balıkta ve Mars’la karşıt konumda. Bir inanç sisteminin oluşumunun sona erdiğinin ve kişinin mücadeleyle bunu hayata aktaracağını gösteriyor.Bu konuda yüksek bir bilginlik ve yetenek sahibiydi.
Her ne kadar çağında ve şu an acımasızca eleştirilere maruz kalsa da Freud’un kendime hayat felsefesi aldığım anektoduyla bu yazını sonlandırmak istiyorum: ‘Bir röportajda Freud'a "akıl sağlığı yerinde insanı tanımlar mısınız?"sorusuna cevaben "sevebilen ve üretebilen insan"der.’


30 Nisan 2020 Perşembe

Dansa Yetenek Veren Konumlar


Bu yazıda dansa yetenek veren konumları, dans dinamikleriyle harmanlayıp kendimce sistemleştirmeye çalıştım. İlk olarak dans, esnek bir zeka ile ilgilidir. Enerjisi çok yüksek ya da düşük bir Merkür gereken dengeyi bulmakta zorluk yaşatacaktır.
El-kol koordinasyonunun sağlıklı olması olması için önerilerim: Merkür Başak, 3. Ev, İkizlerde gibi.Doğaçlama olarak yapılan danslarda Merkür-Uranüs arasında akıcı açılar arardım.İyi Merkür koreografi konusunda da destek olacaktır.
Dans’ın estetik boyutundan söz ederken tabiî ki güzelliğin, gösterişin, uyumun, çekiciliğin gezegeni Venüs’ten bahsetmemek olmaz. Duyguların vücut bulması için müziği de temsil eden Neptünle birlikte yorumlamak gerektiğine inanıyorum.
Neptün, dansın; zamana yayılmış senkronize, akıcı illüzyon; bedenle büyüleme, hayal imgesi olarak sergilenme, yaratıcılık, ilham kavramlarıyla ilişkili.Venüs ve Neptünün uyumu hoş bir dans algısı yaratabilir ancak  yaratım enerjisini açığa çıktığı yer olan 5. Eve de bakıyorum.
Yükselen ateş grubu olduğunda genelde 5. Evdeki burç da ateş oluyor ve yaratım ifadesinin ortaya konulması için enerji ve özgüven bakımından bu burçları(Koç, Aslan, Yay) etkili buluyorum. Ayrıca sanatsallık ne kadar baskın olursa olsun, etkin Mars(hareket) yoksa dans gerçekleşmez.
5. ev hobi olarak yapılan danslarla ilgili olabilse de bunu profesyonelleştiren kişilerde 6. Evde yerleşen bu işaretlere bakardım. Güneş, Balık ve Başaklardan çok iyi dansçılar çıkacağını düşünüyorum.Kişisel yorumum. Neptünün(Balık) ortaya konulması(Güneş), Başakta da merküryen bir yetenek.
Bonus:Dans Perisi anlamına gelen bir astreoid olduğunu biliyor muydunuz? 81 kodlu Terpsichore astreoidinin dansçı haritalarında öne çıktığı görülmüştür.

20 Nisan 2020 Pazartesi


Cumhuriyet Dönemi Eğitimin Umudu; Bugünün Yaralı Şifacısı Köy Enstitüleri

Bugün size Türk tarihinde devrim niteliğinde eğitim sistemi olan aynı zamanda hüzünlü bir mazisi olan Köy Enstitülerinden bahsetmek istiyorum.Cumhuriyet sonrası adımlar için Atatürk toplumsal varlığın asıl sahibi köylüleri eğitmeyi önemsemişti.Hazırlıklarına 1935te başlansa da+

17 Nisan 1940 yılında Plüto Aslan nesline geçtiğinde Merkür ile üçgen açı yaparken parlayan bu sistemi anlatınca ‘bize eğitim adı altında bunca yıl işkence çektirmişler’ bile diyebilirsiniz.
Bireyin dönüşümünü hedefleyen, kendine yetebilen ve toplumda devrim yaratma niteliği taşıyabilen lider çocuklar yetiştirmek(Plüton Aslan) hedeflenmişti.Hatta kapatılma sebeplerinden biri de ‘ülkeyi yöneten kesimden daha akıllı bir vatandaş görüntüsü oluşturması’ydı.
Merkür’ün Plüto ile üçgen açı yaptığını görürüz.Zihin ve eğitim yoluyla bir dönüşüm yaşanmasının adımı atıldı.Bilginin gücünden nasıl faydalanacağını bilen, yaparak yaşayarak öğrenen, bilgiyi sezgileriyle kendileri elde eden kişiler yetişti.
Uranüs-Neptün açısından gelen kitle karması var.Toprak grubunda.Öğretmenler gittiği köylerde bilinmeyen tarım türlerini köylülere öğretiyordu, teorik bilginin uygulama kısmı hep ön plandaydı.Araziler verimli şekillerde canlandırılıp tarım devrimi de gerçekleşiyordu(Uranüs Boğa)
Neptünden gelen etki bilinç seviyesini artırıp yaşam tarzında uygulamaya koyuyor; saf, yaratıcı yapıcı uygulamaların önünü açıyordu.Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, ağaçları atölyeleri vardı.Sınıfta öğretilen doğada uygulandı.
Üretici eğitim ilkesi benimsenmiş, öğrenci-öğretmen okullarını kendileri yapıyordu(buğdayda bile şu an dışa bağımlı olduğumuzu düşünürsek bunun önemini anlarız).Kuruldukları bölgelerin ekonomilerini canlandırıyorlardı.Girişimci ,‘ben’den çıkıp ‘biz’i düşünen insan yetişiyordu.
Sanat da sistemin parçaşıydı.Venüs-Mars İkizlerde kavuşum yapıyor.Kültürel-sanatsal atılım da demek bu.Aşık Veysel köy enstitülerini gezerek saz çalmayı öğretiyordu, öğrenciler keman konserleri veriyordu, Mozart'ın rondoları öğretilip, Sheakspeare, Moliere oyunları sergileniyordu
Güneş-Jüpiter kavuşumuyla geniş vizyonlar besleyen, geleceğe yönelik iyimser beklentilerle her yönden genişleyen, büyüme ve özgürlük yanlısı, keşfetme ve bilgiye sürekli aç ve hayat içinde eğitim veren bu başarılı projeden mezun olan kişi her konuda bilgi sahibi oluyordu.
Bilgeliğini geçmişten alan(Jüpiter-Güney düğüm kavuşumu) bu sistem; kullanışlı felsefelerini yayma adına, sahip olduğu spiritüel bilgelikle de, klasik okumalarına önem veriyor, öğrenmeye meraklı kişiler yetiştiriyordu.Köy enstitüsünü bitiren biri sadece bir ilkokul öğretmeni olmuyor+
aynı zamanda ziraatçilik, sağlıkçılık, duvarcılık, demircilik, terzilik, balıkçılık, arıcılık, bağcılık ve marangozluk konularını da uygulamalı olarak öğreniyordu.John Dewey’in katkısıyla Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde uygulanan bu model+
Güneş Satürn kavuşumu disipliniyle sürerken, otoritenin bir parçası olmak isteyip zararı ondan gördü.Günümüzde dünyada birçok ülke Atatürk modeli olarak programlarına geçirirken 1954 yılında siyasi çekişmelerin kurbanı olarak kapatıldı.
Ülkenin 11. Evine attığı stelyum ile hala daha kitlesel kurtuluşun ve gereken entelektüel çözümün bu yönde olacağını düşündürüp ümitlerimizi beslemeye devam ediyor.Sinastride Chiron'u, ülkenin Plütonu kavuşarak olumlu yıkıcı deneyimleriyle hala şifalandırmaya devam ediyor.
Kıymetli doktorlarımız çalışmalarıyla tıp dünyasında çığır açacak çalışmalar yapıyorlar; şunu söyleyebilirim ki, bu enstitülerin kapanmaması bizi hem gelişmiş, kendi kaynaklarını yaratan bir millet yapar; hem de bu salgından kurtulacak etkili çareyi bulacak doktorları yetiştirirdi

16 Nisan 2020 Perşembe

ASTROLOJİ NEDEN SAÇMALIKTIR(!)
Astrolojinin saçmalık olduğunu söyleyenlerin yorumları genellikle gazete köşelerindeki burç yorumları, aynı saatte doğan kişilerin neden aynı karakterde olmadıkları yönündedir. Astrolojiye inanmayanların düştüğü yanılgı astrolojiyi bilim gibi değerlendirmektir.
Yapılan yorumlarda haksız değiller ama astrolojiyi bilim gibi değerlendirdikleri için mantıklı da değiller. Okült ilimler kapsamında düşünürsek gizli bilgiyi bilimsel yöntemleri 'de' kullanarak ortaya çıkarmak amaçtır. Astrolojiyle ilgilenenin niyeti istismara açık hale getirir
Astroloji saygınlığını kaybetmeye her zaman açık.Çünkü işin içinde olduğunu söyleyenler bile bu ilmi sindiremeyen ortamcılardır. Haritayı danışman olarak alıp, bütünde hangi tarafta olduğunu özümseyip, eksik nitelikleri görüp tamamlama yolunda daha mutlu ve verimli insan yapıyorsa astrolojiyi neden kullanmayalım ki? İnsanlar anlam arayışında din sistemlerinin batıl çukurlarında kendilerini kaybederken neden anlamı kendi haritalarımız aracılığıyla yaratmayalım ki?Astroloji benim ilahım değil, rehberim. Çünkü hala bilim bile ölümden sonrasını öngöremedi.
Bilimsel olarak ölümden sonra bedenlerimiz çürüyecek.Ancak benim arayışım; vücudumuza giren bu enerjinin karmada alacağı yolu kestirebilmek. Sonsuzluk hissimi astroloji tatmin ederken, sağlıklı şekilde yönlendirdikten sonra, tavsiye etmekten başka elimden bir şey gelmez.Sevgiler...

Tanrının bile batıramayacağı söylenen geminin batış anı haritası yorumuTİTANİC
















Gösterdiğiniz ilgi nedeniyle Titanic’in batışının 108.Yıldönümünde batış anı haritasını incelemek istedim.Gemi 14 Nisan günü yola çıktı ve 15 Nisana bağlayan gecede okyanusun derinlikleri gömüldü.
Titanic’i hep dünyanın küçültülmüş maketi olarak yorumladım. Varacakları hedef aynı ama umutları farklı olan, burjuvasıyla, işçisiyle beraber yol alan, kendi içinde hiyerarşisi olsa da aynı suya gömülen insanlar topluluğu…
Zengin fakir çatışmalarının, bir araya gelmeye engel olup aşka engel olmadığı yönünde romantik mesajlar da taşıyordu; ancak kimine göre Rose, işçi sınıfını duygusal anlamda sömürüp hayatta kalan kapitalizm imgesiydi.
Belki Titanic’te hiç aşk yaşanmamıştı ve hepsi kurguydu, ancak bildiğim gemi batarken çalan kemancıların gerçek olduğu. Bu da ölümlü dünyada sanatın aslında ne kadar kıymetli bir avuntu olduğunu anlatır nitelikte.

İlk başta yükselene konumlanmış bir Yay burcu görüyoruz(Jüpiterde olması etkiyi kuvvetlendirmiş), Yay(doğal evi 9. Ev) uzak mesafe yolculuklarını da temsil eder, Plüton ile karşıt, Ay ile kare görünüm yapıyor.
Uzak mesafe yolculuklarıyla ilgili olan 9. Evin yöneticisi Merkür, Güneş ile kavuşumda ve tetikleme enerjisi olarak gördüm.Bu yerleşim kontrol dışı olaylarla da ilgisi olan 4. Evde ve bu evin burcunun yöneticisi Mars kazalarla ilgili ve haritada ölüm evinin girişindeki Yengeç de Marsta.
Ölüm evinin(8. ev) girişindeki burcun yöneticisi, yolculuklar evinin yöneticisi ile birleşmeyen açı yapıyor, Plüton ile kare görünümde.
Mars-Uranüs birleşmeyen bir açı yapıyor.Bunun kadersel olaylarla ilgili ve kaza verebileceği düşünülür. Plüton kavuşumu da 8 orb olsa da küçümsenmeyecek cinstenmiş.2. Evdeki Uranüs maddi yollu ani kayıplara neden olmuş.
Sonuç olarak bunları niye anlattım. Gemi batarken keman çalmaya, dünyaya güzellik katmaya, iyilikleri yaymaya devam etmek için bir esin kaynağı bu hikaye. O gemi bir gün batacak, çok abartmamak kaydıyla keyif almayı ve vermeyi öğrenmek gerek :) 



22 Mart 2020 Pazar


Hayatta Kalan Bir Astrolog / William Lilly

Bu ünlü astrolog 200 milyon kişiye felaket getiren vebadan sağ kurtuldu, Londra yangını ona teğet geçti, birçok düşmanına rağmen hayatta kaldı. Peki bunun sebebi neydi? Çünkü başına gelecekleri biliyordu.
"Modern düşüncelerin kararı verildikten sonra her konuda geçerli olamayacağını düşünmek" konusunda da bir dahiydi. William Lilly 1651’de büyük vebayı öngörerek tarihe damgasını vurdu.Bunu gömülmeyi bekleyen cesetleri resmeden bir broşürle anlattı.
Astroloji kurtarmaz, astroloji felaket öncesi çalan zildir. Şu dönemde depremi 1 dk önceden haber veren bir sistem için insanların ne büyük paralar harcayabileceğini düşünürsek astrolojinin hiç de küçümsenmeyecek rolü daha iyi anlaşılır.
Tahmin edebileceğiniz gibi Lilly, zamanında doğru hamleleri yaparak kurtuldu ve kurtardığı çocuklar da kurtuldu. Çünkü bilmek; tehditleri görmeyi, tehditleri görmek önlem almayı getirir. Bilmek; ihtimalleri ve kaynakları yönlendireceği için güç getirecektir.
Lilly, enfekte kişilerden (muayene için) idrar getiren insanlara maruz kalmasına rağmen (hastaya samimi bir şekilde davranır) sağlam kaldı. (Başına gelecekleri bildiği kadar, gelmeyecekleri de biliyordu ve iyiliğin iyileştiriciliğine inanıyordu.)
1666 Londra Büyük Yangını öncesi sembolik çizimlerle Londra’yı ateşler içerisinde yıkılırken tasvir etmiştir ve ondan şüphelenilir. Sorgusunda sırada öngörüsel çizimleri kendisinin yaptığını ancak kesin tarihler vermediğini iddia eder ve serbest bırakılır.
…kimbilir belki kesin tarihi de biliyordu ve kendini sakınmıştı. Hayatı boyunca birçok düşmanı ve onu öldürmek isteyenler oldu. Ancak o kiminle uzlaşması ve kime yakın olması gerektiğini biliyordu, yeni rejimle kurduğu uzlaşma önemli bir isim haline getirdi ve yine hayatta kaldı.
İnsaniliğiyle de öne çıkan bu adamın 17. Yy’dan gelen nasihatlerine göz atalım:
‘Gözle görülemeyen ihtişamlı Tanrı’nın muhteşem ve takdire şayan faaliyetlerini alenen yansıtan, yıldızlar hakkındaki göksel bilgide ilerleme niyetinde başarılı olmanı diliyorum’ diye başlar mektubu.
‘Hiçbir doğal bilginin aklını başından alıp, hem gökteki hem de yeryüzündeki her şeyi düzenleyen ve yöneten İlahi Gücü göz ardı etmene yol açmasına izin verme. Aksine, bilgin arttıkça, Yüce Tanrı’nın gücünü ve bilgeliğini daha da fazla takdir et ve kendini bu lütfu hak etmeye ada.’
‘Ne kadar iman edersen, kendinden o kadar emin olacaksın ve Tanrı’ya ne kadar yakınlaşırsan, o kadar saf yargılarda bulunacaksın. Öyleyse,  günahkârlığa kapılıp doğanı  mahvetme. Her gün gökyüzüyle irtibata geçtiğin için, zihnini ilahi varlığın imgesine göre eğit ve biçimlendir.’
‘ Tüm erdem lütuflarını öğren;  bu  konuda  yeterince  bilgi  sahibi ol; insancıl, nazik, sevecen
ol; iyi insanları sev; bu sanatı icra eden dürüst insanları takdir
et.Herkese iyi yaşamalarını öğütle; sen de insanlara iyi örnek ol.’
‘Dönemin modasına kapılma; anavatanını sev; düşmanın bile olsa, kimseyi azarlama; hakkında kötü konuşulsa bile, sinirlenme; Tanrı hiçbir günahı cezasız bırakmaz; tüm kötülüklerin öcünü alır.’ (Tanrıya inanıp inanmamak seçim ama çağlar değişse de evrensel iyilik ahlakı aynı kalıyor.)
Hayatta kalmak adına kötülüğü ve gücü gerekli görenlere karşın; aklı, emeği ve yüreğiyle bir çağa damga vurmuş bu astrologun insani nasihatleriyle süslemek istedim. İçinizdeki merhametli ve bilge Tanrıya güvenmeniz dileğimle.

18 Mart 2020 Çarşamba


2020 Ne Söylemek İstiyor?

Salgınlar, deprem felaketleri, kıtlık korkusu, istilacılar, değişen devlet dengeleri, iflas eşiğinde şirketler, ekonomik çöküşler…Bunları üst üste yaşamak insanlara kıyamet senaryolarını hatırlattı.Evet bu bir kıyamet! +

Artık algılarımızı değiştirip yeni bir bakışla dünyaya bakmamız için! Peki bunlar bize ne öğretmeli, Satürn Oğlakta anaretik seyrederken bunu konuşmak isterim. ‘Dersini almazsan tekrar karşına çıkarırım.’ der çünkü bu çağ bize.
İnsanlara Saygı Duy: ‘Eğer kendine dikkat etmezsen başkasının da felaketine yol açabilirsin.’ Bir kelebek etkisi gibi yayılan bir virüs ‘ben’in ‘biz’ üzerindeki önemini gösterdi. Kaos ortamları insan hayatının rakamlarla ölçülmeyeceğini gösterdi.
Yüzüne bakmadıklarımıza dokunmak yasak olunca değerini anladık.(üzülerek de söylemeliyim ki stokçular da, fiyat artırımcıları da, önlem için karantinaya alınanlar da tehlike anında insanın vahşileşebileceğini ve sözde medeniyetin de kimileri için bir kıyafet olduğunu fark ettirdi
Hayvanlara Saygı Duy:Doğal yaşamında rahatsız edilen yarasalar ürküp uçuk çıkardı ve bu virüs bir şekilde insanlığın kaderine etki etti. Tavuklar fabrikalara kapatılıp seri üretime geçilince doğal denge bozularak çekirgeler üredi, kıtlık tehlikesi yaratıyorlar.
Doğaya Saygı Duy:Üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıp kaynaklarını sömürdüğümüz doğa, kendini geri kazanmak adına isyan halinde.Teknolojinin yarattığı ideal dünya, karşımıza öyle felaketler çıkardı ki teknolojiler yetersiz kalarak ‘insan hayatı üzerine seçim yapmaya’ mecbur bıraktı
Sağlık çalışanlarının, askerin, polisin değerini bir kez daha gösterdi.Herkes kendi ve yakınlarının canının derdine düşerken asla kan bağı olmadığı kişiler için gecesine gündüzüne katan kişilerle empati kurmamız gerektiğini hatırlattı.
Bilime ve araştırmaya önem vermeyi;  her ‘uzman ve otorite’ görünenin aslında mantığa yatkın olmayan açıklamalarda bulunabileceğini ve insan hayatını riske atabileceğini gösterdi.
Evde kalmak gerçek amaçlarla yüzleştirdi: ‘Hep birilerine katkı sunmak ya da maddi değer için çalışırken, kendim bir uğraş yaratabiliyor muyum?’ Can sıkıntısı iyidir. Kendiniz için bir şeyler üretmek adına körükler.Düşünmek ve yüzleşmek için evde kalmak, tekrar güneşe kavuşunca güvende hissetmek için güzel fırsattır.Hızın içinde durularak, korkuyla baş etmeyi, yavaşlayarak da huzur bulabilmeyi öğrendik.
Para ve mevki; söz konusu sağlıksa bir hiçtir.Para için sağlık tüketilir ya da günlük hayat koşuşturmasından sağlığa ve temizliğe vakit bulunmaz. Ve doğa için:‘Son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık avlandığında, işte o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız…’
Hayatının değerinin küçük şeylerde gizli olduğunu gösterdi, bir virüsün felaket getirip, küçük inceliklerin hayat kurtarabileceği gibi…Siz de 2020 farkındalıklarınızı ekleyebilirsiniz ^_^

17 Mart 2020 Salı


8 MART ÖZEL – EMMA GOLDMAN’IN İSYANKAR HAYATI

Bugün hakları için ayaklanan kadınların direnişlerinin yıldönümü.1857de NewYorkta 120 tekstil işçisi yakılmıştır.8 Mart anma günüdür, hak arama mücadelesi günüdür, baş kaldırma günüdür, kutlama değil.Bugüne özel, anarşist kadın yazar Emma Goldman’dan bahsetmek istiyorum.
Kızıl Emma olarak da bilinen bu aykırı kadın Yahudi ailenin kızı olarak doğdu.13 yaşında Yahudilerin katliamlarına tanık oldu.Din, devlet, kadın cinselliği, askerlik, evlilik, özgürlük konularında görüşler bildirdi.9. Ev stelyumu dine ve hükümet felsefelerine bakışını sorgulattı.
Anarşizm’in Emmadaki tanımı şöyledir: ''İnsan aklının dinin; insan bedeninin mülkiyetin zorbalığından özgürleşmesi, hükümetin zincirleriyle kısıtlamalarından özgürleşmektir.'' 9. Evdeki Venüs, Uranüsle kavuşum(Ay Kovanın yöneticisi olan.)
'Anarşizm, insanın ufkunu açıp onu serbest kılan ve özgürleştiren bir güçtür; çünkü insanlara kendi yeteneklerine güvenmeyi, onlara özgürlüğe inanmayı öğretir, herkesin özgür ve güvende olacakları bir toplumsal hayat için mücadele etmeye teşvik eder.'(10/11. evdeki Mars.)
İşçi Bayramını ateşleyen Haymarket olayları anarşizme ilgisini artırdı.Düşüncelerini topluma açtı.Otoriteye karşı gelmekten, kışkırtmaktan tutuklandı:'İş isteyin. Eğer iş vermezlerse ekmek isteyin.Eğer ekmek vermezlerse ekmeğinizi alın.'(Mars-Jüpiter üçgen inançları için savaşma)
Hayatında birçok kez hapishaneye girdi(7. Evdeki Jüpiter-Plüto kavuşumu, adalet uğruna mücadeleler ve mahkemeler(9. Evden) hayatında hep gündem olmuş.) Bunlardan birinin sebebi doğum kontrolü ile ilgili bilgilendirici dökümanlardı.
Evliliği insan doğasına aykırı kadınları baskı altında tutan bir kurum görür ve kadınların cinselliklerini özgürce yaşamalarını için çalışır.Aşk olmadan yapılan evliliğin fuhuştan farksız olmadığını savunur.(9. Evdeki Venüs(dişil enerji) umutlar, toplum evindeki Mars ile sekstil)
''İnsanların en mahrem ilişkisi yasaklarla, düzenlemelerle ve baskılarla denetim altına alınmaya çalışılıyor.Özgürlük, uğrunda mücadele etmeye ve yaşamaya değer tek insani mecradır.''(Güney düğüm Kova’dan gelen özellik(kolektife hizmet), Aslan ile harmanlayıp topluma sunmuş.)
Ay, Yengeç burcu yöneticisi dişil ışık kaynağıdır(Emmanın Güneş burcu).Kadınlar için kadın doğasına uygun şekilleri savunarak ve onun erkek hegemonyasından kurtularak kendini bir obje gibi değil kişilik olarak ortaya koymasını savunur.(Güneş-Merkür kavuşumu bunları yazması)
Bir diğer tutuklanma sebebi Zorunlu Askerliğe Hayır isimli kurdukları birlik ve I. Dünya savaşına karşı düzenlenen gösterilerdi.’Tüm savaşları dövüşemeyecek kadar korkak olan ve kişisel çıkar uğruna gençleri cepheye süren hırsız moruklar çıkarır.’
Toplumda görünen yüzü Marsın 10. Evden aldığı etkiye de bakılarak, inatçı, mücadeleci, kafa tutan, isyana teşvik eden biri olduğu yönünde olmuştur.‘’Eğer hayatımı bir kere daha yaşamak zorunda kalsaydım ,minnacık ayrıntıları değiştirmeyi dilerdim.’’Mars Başak.
Hayatını daha fazla bilmek isteyenler:Fevkalade tehlikeli kadın belgeseli,  Dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir,  Hayatımı Yaşarken.Ve tabiî ki aşka dair de sözleri var: ‘Sevmek birini bulmak değil bir başkasında kendini bulmaktır.’ (Venüs-Neptün karesi)

Aşkımdan intihar etmenin beni mezarımda uçuk ve ilginç, solgun ve şiirsel göstereceğini düşünmüştüm; ama on altıma geldiğimde daha görkemli bir ölümde karar kıldım. Ölene kadar dans edecektim. 
Not:Bu yazımda bana ilham kaynağı olan bu güçlü kadından bahsetmek istedim. Hayatından ve haritasından küçük kesitler sundum ve derinlikli yorumlar yapmadım. Eleştirecek olan olursa bunu göz önüne almakla birlikte; gördüklerini eklemek isteyen olursa, buyursunlar.

                                                                                                                             


BURÇLARIN FISILTILARI 6 – SABAHATTİN ALİ

Bundan 113 yıl önce 25 Şubat 1907 tarihinde doğdu Sabahattin Ali.  Günümüzde hala okunan İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf gibi kült kitaplara ruhunu veren ince ruhlu bir şahsiyetti. Sabahattin Ali öldürüldü, cinayeti hala aydınlatılmadı.

Koç
Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka... Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!.
Boğa
"Kendinde her şeyi yapabilecek kuvveti görmek, sonra yapılacak hiçbir şey bulamamak... Tükenmek bilmez bir sabırla bir meçhulü beklemek..."
İkizler
"Demek beni anlamaya çalışacaksın? Fena fikir değil... Fakat bana öyle geliyor ki, boşuna emek!.."
Yengeç
"Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atmayacağı şeyler de var..."
Aslan
" Ama ruhumuz böyle gökyüzünde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf oluyor. "
Başak
Ben senden vücutlarımızın değil kafalarımızın birleşmesini istiyorum.
Terazi
"Halimizi görüyorsun. Bir tatlı söz duymak bile gönlümüze ferahlık verir..."
‘’Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi ? Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?..’’(teraziye ithafen)
Akrep
İçimde biriken hislerin birdenbire patlayarak beni zerreler halinde dağıtacağından korkuyorum.
Yay
"İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı."
 Oğlak
Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.
Kova
“Ben böyleyim işte!” dedi. “Ben garip bir kadınım. Benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız."
Balık
"Etrafımız o kadar çirkefle dolu ki, temiz kalmak için bir tek çare kendi dünyamıza çekilmek ve muhitle, hiç olmazsa manen, alakamızı kesmektir."
" Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. "




MERKÜR EVLERDE

Merkür astrolojide zekanın işleyişini, aklı ve buna bağlı olarak entelektüel düzeyi, analiz ve sentez yeteneğini, mantıklı düşünmeyi temsil eder. Nasıl iletişim kurduğumuzu, neyi merak ettiğimizi, zihnimizin bilgiye aç ve öğrenmek konusunda atak olduğu konuları da gösterir.
Merkür retrosu yaşadığımız şu dönemler Merkürle ilgili konulara ağırlık vermek isterim. Bugün Merkürün ev konularıyla başlıyorum. Güzel okumalar :)
1:
*Parlak ve iletişime açık bir zihin
*Kendini ortaya koyuş biçimi; konuşmak, iletişim kurmak
*Direkt, açık iletişim tarzı
*Konuşma biçiminin saldırganca algılanmasından ötürü meydan okumalara maruz kalma
*Çabuk çözümler, çeviklik, beceriklilik
2:
*Parasal konularda beceri ya da parayı elde etme kanalları üstünde düşünme
*Maddi güvence arayışından ötürü kurnazlıklar yapma
*Bilgiye göre insanlara değer biçip bilgisini artırma yollarına gitme
*Bilgi biriktiriciliği, bilgi kaynaklarına para harcama
3:
*Yoğun merak ve gündelik bilgileri bilme isteği
*Entelektüel tartışmalardan çekinmeme ve bu yolla büyüme
*Bir konudan çok şey yerine her konudan az şey öğrenmeye eğilim
*Yolda ve hareket halinde olmaktan hoşlanma
*Yüksek algı yeteneği
*Öğretmeden önce öğrenmeyi geliştirmeli
4:
*Kendi derinliklerine muazzam ilgi
*Aile geçmişini, köklerini, bilinçaltını bilme isteği ve çoğu zaman geçmişi düşünmeye takılı kalma
*Ev ortamlarında çalışıp öğrenmeye yatkınlık
*Anne-babayı öğretmen görme
*İçsel büyüme ve gelişime önem
5:
*Kendi düşüncelerinin odak noktasına inebilme ve sergileme becerisi
*Spekülatif aşklara merak
*Çocuklarla ilişkide öğretmen yaklaşımında bulunma
*Aşk ilişkilerinde değişkenlik havailik, aşkın kurallarını bilme
* Gölge yönünde dinlemeyi bilmeme ve kendisi hakkında böbürlenme
6:
*Analitik düzenli zihin
*İşine karşı titizlik ve ayrıntıya odaklılık
*Sağlık ve sağlıklı yaşam rutinleri konusunda düşünme
*Günlük rutinlerde pratiklilik kazanmak
*Evcil hayvanlara hassasiyet
*Birden fazla işi bir arada götürebilme
7:
*Ortaklık ya da karşı cinsle ilişkilerle olan konulara entelektüel ilgi
*Arabuluculuk ya da çöpçatanlıkta iyi olma
*Flörtün çok, ciddi ilişkinin az olması
*Karşı cinste entelektüel doyum sağladığı takdirde ilişkiyi devam ettirmek ister
*Erken evlilik ya da kendinden genç eş
8:
*Kişinin krizlerle ve deneyimleri sonucu kendi derinliklerine ulaşması
*Karşıdakinin ne düşündüğüne dair istek ve sezgisel biliş
*Ölüm ve ötesi üstüne düşünceler
*Gizli kalanın ortaya çıkması adına okülte ilgi
*Ortak kaynakların ve değerlerin iyi idaresi
9:
*Hayata dair geniş görüş ve farklı felsefelerin özümsenmesi
*Yabancı dillere ve kültürlere merak
*İnançlarını işleyebilme ve ikna yeteneği
*Yaşam boyu öğrenici ve öğretici
*Koşullar uygun olduğunda akademik yükselme fırsatları
10:
*Gelecekle ilgili mantıklı planlar yapabilme
*Otorite konumlarıyla kolay iletişim kurabilme
*Sözel yeteneklerle topluma açılmaya uygun
*Politik meselelere ilgi ve yetenek
*Organizasyon yapabilme, sağduyulu düşünebilme
11:
*Toplumsal projeler için insanları bir araya getirebilme
*Grubun inisiyatifini alabilme ve liderlik
*Sosyal medyada etkili olabilme
*Yenilikçi görüşlerine ilham verecek gruplara ya da bilgilere çekilme
*Enerji dolu, neşeli aktif insanlarla birlikte olmaktan keyif alma
12:
*Gizli kalan ve paranoya etkisi yaratabilecek düşünceler
*Derin ve sezgisel düşünceler, mistik olana ilgi
*Kendini ifade etmesi konusunda dürtülmeye ihtiyaç duyma
*Fazla derinde kalırsa nesnel/mantıksal görüşlerini yitirebilir
*Rüyalarının ifadesine ihtiyacı var


ASTROLOJİ ALGISINA DAİR DİPNOT
Bu bir hatırlatma yazısıdır. Astrolojinin ne olduğunu unutmuş bir kesim var. Karma borcu biriktirdiklerini düşünüyorum. Astroloji ile ilgilenenler baştan bir karar almaları gerekiyor; ben iyi tarafta mıyım, kötü tarafta mıyım?
İyi tarafı beslemek isteyenlerin etki prensibini,  iyice kendilerinde özümsemeleri gerekiyor. Biz  Güneş sistemi başta olmak üzere yıldızlara bakarak başta kişisel analizler yaparız, bu dünyada kişilerin  tekamül yolculuğunda nerede olduklarını anlamaya çalışırız.
Doğru hedefleri bulmalarına aracı olmayı, bunun sonucunda verimli ve tatminkar hayat yaşamalarını isteriz. Hayatına girecek kişiler konusunda ‘nasıl birini alırlarsa, bu onda hangi alanını dengeye götürüp açığa çıkarmasına yardımcı olacak.’ tarzı yorumlar yaparız.
İnsanın doğasını biliriz: Esnek ancak karmaşık bir yaradılışımız var. Kimse evlenmek zorunda olmadığı için bunu genellikle ortaklık olarak ele alırız. Kesin yargılarda bulunarak kişinin ümidini kırmayız. İlişkide zorlukları aşması için nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatırız.
Kötü tarafı beslemek isteseydim size net bir hedef ya da net bir kişi gösterirdim. Özgür iradenizin devre dışı olduğunu inandırırdım.Doğru kişi adı altında (evlenmek zorunda da olmadığınız halde) evleneceğiniz kişiyi çizdiğim bir çerçevede sizi sonuçsuz bir bekleyişe sürüklerdim.
Haritalarınızın her birinin harika ve size özgü olduğunu bildiğim halde onlara puan verirdim. Kendinizi başkalarının haritalarıyla karşılaştırmaya iterdim. Yüksek puan alanlar bu haritaya rağmen neden mutsuz olduklarını sorgularken düşük olanlar kadersizliklerine yanardı.
Bunları yapsam eminim daha çok popülerlik ve para kazanırdım ancak içsel tatmin sağlayamazdım. Biriktirdiğim karmalar bir Merkür retrosu sonrası kaybolup gitmeme sebep olurdu. Haritalar olasılıklarla çalışır, karar veremediğimiz şeylerin kesinliği yoktur.
Bir floodu hazırlamak için ve size doğru bilgiyi ulaştırmak için 2-3 saatimi harcıyorum. İyi tarafı beslemek adına birkaç söz söylemeye hakkım olduğunu düşünüyorum. Yanlış bir yolda bütün günümü harcayabilirdim ama bu sonucun yanlış olduğunu değiştirmezdi.
Kötü tarafı besleyenlerin yarattığı algı yüzünden falcı gibi görülmek istemiyoruz.Şu an Oğlak dönemindeyiz, birçok kişi kesinlik, netlik arayışını astrolojiyle birleştirmeye çalışıyor; açıklamam buna dikkat etmeniz içindi, teşekkürler okuduğunuz için...


VENÜSÜN AÇILARI
Genellikle sevme tarzımız, nasıl bir sevgi beklediğimizi anlatır. Venüsü gerilimli açılarda olanlar sevginin talebiyle ilgili sorunlar yaşayarak bunu aşmaları gerekebilir.İstemsizce başkalarından gelebilecek sevgiyi engelleyebilirler.
Venüs burcu ve açı yaptığı gezegenin burcu önemlidir, bu etkiyi artırır ya da azaltır(Venüs-Plüto kavuşumu Akrepte, Kovada olduğundan daha etkilidir.) Gerilimli açıların frekansı yüksektir(olumsuz özelliklerini daha çok yansıtır gibi düşünülse de benim görüşüm dönüşümü daha erken deneyimleyebilecekleri yönündedir(çünkü yoğun enerji yüklü). Bir de yapılan açının orbunun dar
olması etkiyi artıracaktır(orb, açı yapan iki gezegenin dereceleri farkı)
Venüs-Güneş
*Kendi benliğini sevme
 *Sevgi anlayışının görünür olmasına ihtiyaç duyma
*Açık yüreklilikle sevgisini sahiplenebilme
*İlişkilerde taviz vermeye meyil(uyum adına olumsuzlukla yüzleşmeme)
Dönüşümle dışsal onaydan sıyrılır, kendini kendi gözünden takdir etmeyi öğrenir.
Venüs-Ay
*İşbirliğine ve uyuma yatkınlık
*Karşı taraf memnuniyetine fazla önem verme
*Güzelliğe duyarlı olup bunu ilişki içinde yaşatma
*İlişkide anne rolüne bürünebilme
*Doğal bir sıcaklık, canayakınlık, sempatiklik
Dönüşümle dişil yanını sağlıklı ifade eder.
Venüs-Merkür
*Tatlı dille gelen sempatiklik
*İlişkiler ve sevgi hakkında düşünme ve yazma ihtiyacı
*Arabuluculuğu sayesinde uzun süreli ilişki sürdürebilme becerisi
*Güzel ses
Dönüşümle sevginin  sadece sözle kazanılamayacağını öğrenirler.
Venüs-Mars
*İlişki içindeki kıvılcımlara, sevgi dolu cinselliğe beklenti
*Kısa sürede aşkın heyecanına kapılmak
*Sevgiyi rekabet ile karıştırmak
*Düşünmeden kendini ilişki içinde bulmak
*Romantik ilişki ve cinsel için enerji barındırma
Dönüşümle heyecanla huzuru dengelerler
Venüs-Jüpiter
*Fazla popülerlik içinde derin aşkı bulamayabilme
*Sevginin felsefesi üstünde düşünceler
*Hazcılığa ve keyfe düşkünlük
*Duygusal coşkunluklar, aşkta açgözlülük
Dönüşümle sevginin ve içsel huzurun maddiyatla elde edilemediğini öğrenir.
Venüs-Satürn
*Sevgi ifadesinde kendi kendini sınırlamalar
*Aşkın belirsizliğine ve kontrol edilemezliğine karşı korku
*Sadık sevgili olmaya meyil
*Zamanla kazanılan sevgileri hak ettiğini düşünme
Dönüşümle sevginin kanıtla ifade edilemeyen his olduğunu öğrenecekler.
Venüs-Uranüs
*Açık ilişkiye meyil sıra dışı bir ilişki anlayışı
*Heyecan ve romantik macera ihtiyacı
*İlişkide özgürlük talebi
*İlişkide önce paylaşıma değer verme
*Yakınlık-uzaklık dengesi kurmakta zorlanma
*Sevilmeye izin vermeme
Dönüşümle serbestçe sevgisini vermeyi öğrenir
Venüs-Neptün
*Ruhsal arayış ve mistik özlemin ilişkilere yansıması
*Manevi sevgi anlayışının maddi dünyada hayal kırıklığı
*İlişki talebine su perisi gibi karşılık verme(kaçamak, elde edilemeyen)
*Yayılmış, birçok kişiyi kapsayan sevgi
Dönüşümle sevgi sanatla ilişkilendirilir
Venüs-Plüto
*Yoğun, zorlayıcı, derinden hükmeden yaklaşımlar
*Duygularına karşı umursamazlık içine girerek onları baskılamaya çalışma
*Duygusal beslenmeye karşı doyumsuzluk
*Kendini dönüşüme zorlayan kişileri hayatına çekme
Dönüşümle kendinden de vermeyi öğrenir.