6 Mayıs 2020 Çarşamba

Doğumunun 164. Yılında Sigmund Freud ve Etkileyici Hayatı





Bugün herkesin az çok adını bildiği ancak birçok kişinin çalışmalarından pek de haberdar olmadığını düşündüğüm Psikanalizmin kurucusu Sigmund Freud’un haritasını ve kişilik kuramlarını astrolojik çerçevede anlamlandırmaya çalışacağım.
Freud bir Boğa yükselen Akrep olarak insanın davranışlarının ‘cinsellik ve saldırganlık’ güdüleriyle açıkladığında başlarda yadırgandı ve hipnozla ilgili çalışmaları tepki çekti. Bu bilgiler 8. Ev Ay’ıyla ve verdiği dersler yine orada konumlanan Satürn’üyle bağlantılı nitelikte.
Yeraltındaki bilgileri ortaya çıkarıp bilinçaltı çalışmaları yapmasında 8. Ev ve Akrep’in gizemi araştırma üzerine etkileri yadsınamaz.Topografik kişilik kuramıyla İnsanın bilincini 3’e ayırdı: Ön bilinç: kişinin günlük hayatta kullandığı, farkında olduğu ve kolaylıkla hatırladığı+
bilgileri içeren. Bilinçötesi: bilincinde olmadığımız, biraz uğraşıyla hatırlanan yaşantıların bulunduğu bölüm, dilinizin ucundakiler gibi. Bilinçdışı: Kişiliğin en büyük bölümü. Arzular, dürtüler, ahlak dışı istekler, Freud’a göre birçok davranışımızın kaynağı burada yer alır.
Hipnozla anılmasının sebeplerinden biri de Bilinçdışında yer alan yaşantıları ortaya çıkarma yollarından birinin bu olduğunu varsayması.Uranüsü ile Güneş ve Merkürünün kavuşumda olması ona yenilikçi aydınlanmalar yaşatmış.
Freud’un bir diğer kuramı Yapısal Kişilik Kuramı. İd-Ego-Superego’dan oluşan bu kuramın temeli Libido(yaşam enerjisi)dir. İd kişide en önce ortaya çıkar, doğuştan gelir.İçsel dürtülere bir an önce doyum sağlama çabasının kişiliğe yansımasıdır.Bu şekilde haz elde etmektir.
Bu bana kişisel yorumum ve Freud’dan bağımsız olarak Güneş-Mars ‘ın gölge tabiatını çağrıştırıyor.Umarsız bir şekilde hedefe varma arzusuyla pervasızca cesaret sergileme, coşkunun ve atılganlığın, fethetme arzusunun bir yansıması gibi görüyorum.
Superego,kişiliğin ahlaki yönüdür. Suçluluk duygusu geliştiren, toplumun istediği gibi davranan ve bu şekilde onay sağlayan yapıdır.Bu yapı kişinin zamanla çevresinden aldığı tepkilerle doğru ile yanlışı ayırt etmeyi öğrenen vicdani yapının gelişmesiyle ortaya çıkar.
Fazla duyarlı, uyum arayan, incinmişlik hissine kapılmaya eğilimli haliyle Ay-Venüs açısının gerilimli ya da gölge yönünü anımsatıyor bana. Memnuniyet yaratmak bu konum ve super ego doğasında çok yatkındır.Edilgenlik ve baskıya karşı teslimiyetçilik yaratabilir.
Ego, bilinci ve gerçekliği temsil eder, İd’in isteklerine zaman, mekan olarak erteleme ve kontrol etme işlevi görür. İd’in dürtülerini bilindışına iter ya da savunma mekanizmalarıyla ortaya çıkarır.
 Tam karşılığı olmasa da Yükselen; kişiliğin ‘dış dünyaya karşı nasıl bir yaklaşım belirlediğimizin’  işlevi olarak Egoyu anlatabilir.Ayrıca savunma mekanizmaları için bkz: http://dspace.marmara.edu.tr/bitstream/handle/11424/3702/923-1794-1-SM.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Freud'un haritasının üzerine birçok yorum yapılabilir. Bu yazınselde daha fazla bilgi kalabalığı yapıp kafanızı iyice karıştırmak istemem. Kişinin kendi gölge yönüyle tanışması için Freud’un kuramlarının çok iyi bir aracı olduğunu düşünüyorum.
Jüpiter 29 derece Balıkta ve Mars’la karşıt konumda. Bir inanç sisteminin oluşumunun sona erdiğinin ve kişinin mücadeleyle bunu hayata aktaracağını gösteriyor.Bu konuda yüksek bir bilginlik ve yetenek sahibiydi.
Her ne kadar çağında ve şu an acımasızca eleştirilere maruz kalsa da Freud’un kendime hayat felsefesi aldığım anektoduyla bu yazını sonlandırmak istiyorum: ‘Bir röportajda Freud'a "akıl sağlığı yerinde insanı tanımlar mısınız?"sorusuna cevaben "sevebilen ve üretebilen insan"der.’