Bugün herkesin az çok adını bildiği ancak birçok kişinin
çalışmalarından pek de haberdar olmadığını düşündüğüm Psikanalizmin kurucusu
Sigmund Freud’un haritasını ve kişilik kuramlarını astrolojik çerçevede
anlamlandırmaya çalışacağım.
Freud bir Boğa yükselen Akrep olarak insanın davranışlarının
‘cinsellik ve saldırganlık’ güdüleriyle açıkladığında başlarda yadırgandı ve
hipnozla ilgili çalışmaları tepki çekti. Bu bilgiler 8. Ev Ay’ıyla ve verdiği
dersler yine orada konumlanan Satürn’üyle bağlantılı nitelikte.
Yeraltındaki bilgileri ortaya çıkarıp bilinçaltı çalışmaları
yapmasında 8. Ev ve Akrep’in gizemi araştırma üzerine etkileri yadsınamaz.Topografik
kişilik kuramıyla İnsanın bilincini 3’e ayırdı: Ön bilinç: kişinin günlük
hayatta kullandığı, farkında olduğu ve kolaylıkla hatırladığı+
bilgileri içeren. Bilinçötesi: bilincinde olmadığımız, biraz
uğraşıyla hatırlanan yaşantıların bulunduğu bölüm, dilinizin ucundakiler gibi.
Bilinçdışı: Kişiliğin en büyük bölümü. Arzular, dürtüler, ahlak dışı istekler,
Freud’a göre birçok davranışımızın kaynağı burada yer alır.
Hipnozla anılmasının sebeplerinden biri de Bilinçdışında yer
alan yaşantıları ortaya çıkarma yollarından birinin bu olduğunu
varsayması.Uranüsü ile Güneş ve Merkürünün kavuşumda olması ona yenilikçi
aydınlanmalar yaşatmış.
Freud’un bir diğer kuramı Yapısal Kişilik Kuramı.
İd-Ego-Superego’dan oluşan bu kuramın temeli Libido(yaşam enerjisi)dir. İd
kişide en önce ortaya çıkar, doğuştan gelir.İçsel dürtülere bir an önce doyum
sağlama çabasının kişiliğe yansımasıdır.Bu şekilde haz elde etmektir.
Bu bana kişisel yorumum ve Freud’dan bağımsız olarak
Güneş-Mars ‘ın gölge tabiatını çağrıştırıyor.Umarsız bir şekilde hedefe varma
arzusuyla pervasızca cesaret sergileme, coşkunun ve atılganlığın, fethetme
arzusunun bir yansıması gibi görüyorum.
Superego,kişiliğin ahlaki yönüdür. Suçluluk duygusu
geliştiren, toplumun istediği gibi davranan ve bu şekilde onay sağlayan
yapıdır.Bu yapı kişinin zamanla çevresinden aldığı tepkilerle doğru ile yanlışı
ayırt etmeyi öğrenen vicdani yapının gelişmesiyle ortaya çıkar.
Fazla duyarlı, uyum arayan, incinmişlik hissine kapılmaya
eğilimli haliyle Ay-Venüs açısının gerilimli ya da gölge yönünü anımsatıyor
bana. Memnuniyet yaratmak bu konum ve super ego doğasında çok
yatkındır.Edilgenlik ve baskıya karşı teslimiyetçilik yaratabilir.
Ego, bilinci ve gerçekliği temsil eder, İd’in isteklerine
zaman, mekan olarak erteleme ve kontrol etme işlevi görür. İd’in dürtülerini
bilindışına iter ya da savunma mekanizmalarıyla ortaya çıkarır.
Tam karşılığı olmasa
da Yükselen; kişiliğin ‘dış dünyaya karşı nasıl bir yaklaşım belirlediğimizin’ işlevi olarak Egoyu anlatabilir.Ayrıca savunma
mekanizmaları için bkz: http://dspace.marmara.edu.tr/bitstream/handle/11424/3702/923-1794-1-SM.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Freud'un haritasının üzerine birçok yorum yapılabilir. Bu
yazınselde daha fazla bilgi kalabalığı yapıp kafanızı iyice karıştırmak
istemem. Kişinin kendi gölge yönüyle tanışması için Freud’un kuramlarının çok
iyi bir aracı olduğunu düşünüyorum.
Jüpiter 29 derece Balıkta ve Mars’la karşıt konumda. Bir
inanç sisteminin oluşumunun sona erdiğinin ve kişinin mücadeleyle bunu hayata
aktaracağını gösteriyor.Bu konuda yüksek bir bilginlik ve yetenek sahibiydi.
Her ne kadar çağında ve şu an acımasızca eleştirilere maruz
kalsa da Freud’un kendime hayat felsefesi aldığım anektoduyla bu yazını
sonlandırmak istiyorum: ‘Bir röportajda Freud'a "akıl sağlığı yerinde
insanı tanımlar mısınız?"sorusuna cevaben "sevebilen ve üretebilen
insan"der.’